Çin Orta Doğu’da barışın teminatı, ABD ise kaosun mimarı

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
ABD’nin İran’daki nükleer tesisleri bombalaması, Orta Doğu’daki çıkarlarını ve bölgesel hegemonyasını sürdürmek adına bir kez daha doğrudan müdahaleye başvurduğunun bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Ancak İran, “Oyun henüz bitmedi!” açıklamasıyla karşılık verirken, Hürmüz Boğazı’nda gerilim yükselmiş durumda. ABD, Orta Doğu’daki kaos ortamından önemli çıkarlar elde ediyor. Bölgede yaşanan istikrarsızlık, yerel çatışmaları derinleştirerek ABD yanlısı güçlerin güçlenmesine olanak tanımaktadır. Bu strateji sayesinde, Irak ve Suriye gibi petrol üreten ülkelerin kaynakları ABD tarafından kontrol altına alınmıştır. Şu anda, İran da ABD’nin benzer tehditleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Süregelen çatışmalar, ABD’nin bölgede yüksek maliyetli olsa da stratejik avantaj sağlayan askeri varlığını sürdürebilmesi için bir gerekçe oluşturmaktadır. Ayrıca, kaos ortamının tetiklediği enerji piyasası dalgalanmaları, kaya petrolü ve gazı teknolojileri sayesinde artık enerji ihracatçısı konumuna gelen ABD için ekonomik kazanç kapılarını açmaktadır. Bu yüzden, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidi karşısında ABD’nin kayıtsız kalması şaşırtıcı değildir. İsrail’in, ABD’nin Orta Doğu’daki stratejik vekili olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçek. ABD’nin İsrail’e verdiği sınırsız destek, bölgedeki stratejik dengeyi köklü bir şekilde değiştirdi ve son dönemde Orta Doğu’da devam eden istikrarsızlığın başlıca nedeni haline geldi. ABD hegemonyasını sürdürmeye çalışırken, bunun bedelini Orta Doğu halkları kan ve gözyaşıyla ödüyor. Ancak bu kaotik durum, Çin’in çıkarlarıyla örtüşmüyor. Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Fu Cong, dün ABD’nin İran’a yönelik saldırısını şiddetle kınayarak, Rusya ve Pakistan ile birlikte BM Güvenlik Konseyi’ne derhal ateşkes sağlanması ve barış görüşmelerinin başlatılması çağrısında bulunan bir karar tasarısı sundu. Kuşak ve Yol ve Küresel Güvenlik İnisiyatifi gibi küresel vizyonlarını hayata geçiren Çin için Orta Doğu’daki barış ve istikrarın korunması, sadece stratejik değil, aynı zamanda sorumlu bir büyük güç olmanın da doğal bir gereğidir. Orta Doğu, Çin ekonomisinin vazgeçilmez enerji kaynağıdır. Bu nedenle, bölgede yaşanan kaosun neden olduğu petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar, doğrudan Çin’in ekonomik güvenliğini tehdit etmektedir. Ayrıca süregelen istikrarsızlık, Kuşak ve Yol İnisiyatifi kapsamında yürütülen altyapı projelerini sekteye uğratmakta, bölgesel kalkınma sürecini yavaşlatmakta ve Çin’in bu ülkelerle kurduğu uzun vadeli işbirliğini riske atmaktadır. Orta Doğu’daki istikrar, yalnızca Kuşak ve Yol’un başarısı için değil, aynı zamanda Çin’in üstlendiği tarihsel sorumluluk açısından da kritik öneme sahiptir. ABD’nin çöküşe geçen imajını barış elçisi maskesi engelleyemiyor Ne var ki ironik bir tablo ile karşı karşıyayız; Orta Doğu’daki istikrarsızlığın başlıca kışkırtıcısı konumundaki ABD’nin Başkanı Donald Trump, kendisini “barış mimarı” olarak lanse ederek Nobel Barış Ödülü’ne adaylığını açıkladı. Oysa ABD'nin doğrudan ya da dolaylı müdahaleleriyle bölge savaşlara sürüklenmiş; uyguladığı kaos politikaları, uluslararası toplumdaki güvenilirliğini ciddi biçimde sarsmıştır. Washington’un bu çatışmacı tutumu, dünya kamuoyunda artan bir endişeye neden olurken, ABD’nin küresel liderlik imajında da onarılmaz bir tahribata yol açmaktadır. Çin barış için somut adımlar atıyor Buna karşın Çin, İnsanlığın Kader Birliği vizyonu doğrultusunda Orta Doğu’da barışı tesis etmek adına somut adımlar atmaktadır. Suudi Arabistan ile İran arasında sağlanan tarihi uzlaşmada aktif rol oynayan Çin, bugün de ateşkes müzakereleri üzerine yoğun diplomatik bir çaba yürütmektedir. Bu çabalar, hem uluslararası adaletin sağlanmasına yönelik güçlü bir kararlılığı hem de Çin halkının köklü barış kültürünü yansıtmaktadır. Sonuç olarak, Orta Doğu'da istikrarı kim sağlıyor, barışı kim baltalıyor? Uluslararası toplum bunun için adil değerlendirme yapacaktır.
 
Geri
Üst