A
Admin
Yönetici
Yönetici
T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
2023/572 E., 2025/157 K.
"İçtihat Metni"
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 3. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 192-298
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıkların Anayasayı ihlal suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 309/1 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis; nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK'nın 220/5. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 158/1-a, 43/1-2 ve 52/2. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis ve 32.000 TL adli para cezası; suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçundan TCK'nın 220/5. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 282/1-4, 43/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 10 yıl 8 ay hapis ve 48.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına; her üç suç yönünden TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri gereğince hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.06.2018 tarihli ve 238-128 sayılı, Anayasayı ihlal suçu yönünden resen istinafa tabi hükümlere yönelik sanık ... ve müdafileri, sanık ... ve müdafii, sanık ... müdafii, sanık ... müdafii ve katılanlar vekilleri ile Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine dosyanın gönderildiği Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 22.10.2020 tarih ve 544-999 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükümlerin, sanık ... ve müdafileri, sanık ... müdafileri, sanık ... müdafii, sanık ... ve katılanlar vekilleri ile Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 28.06.2022 tarih ve 6131-3881 sayı ile; "...Somut olayda dosya kapsamı ve tanık beyanları itibarıyla sanık ...'nın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üst istişare heyetinde bulunduğu ve örgütün medya yapılanmasını yönetenler arasında yer aldığı, sanık ...'nın örgütün milli eğitim yapılanmasını yönetenler içinde yer aldığı ve sonrasında irşat heyetinde bulunduğu, sanık ...'in bir dönem örgütün ... il imamı olarak yöneticiliğini yaptığı ve sonrasında medya yapılanmasını yönetenler içinde yer aldığı, sanık ...'nın örgütün medya yapılanmasını yönetenler içinde bulunduğu, ancak sanıkların FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün örgütsel faaliyet kapsamında gerçekleştirdiği Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonunda yer aldıklarının kanıtlanamadığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurucusu ve baş yöneticisi ...'e doğrudan bağlı olarak faaliyet yürüten sanıkların eylemlerinin silahlı terör örgütü yönetme suçunu oluşturduğu, örgütün nihai amacını gerçekleştirmek için hazırlık, planlama, icra ve sonrası itibarıyla örgütsel bir organizasyon ürünü olduğu anlaşılan darbe girişimi ile sanıkların eylemleri arasında illiyet bağının bulunduğunu kabule yasal bir imkân bulunmadığı, darbe yapılacağı hususundaki bilgilerinin mevcudiyeti sabit kabul edilse dahi bu durumun iştirak iradesine dahil olunduğu sonucunu doğurmayacağı gerçeği de gözetildiğinde, haberdar olsalar dahi darbe girişimine yönelik icrai davranışları mevcut olmadığından, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan sorumlu tutulamayacakları, kaldı ki sanıklar ..., ... ve ...'in 15.07.2016 tarihli darbe girişiminden yaklaşık 1 sene önce temyiz incelemesine konu bu dava dosyasının soruşturma aşamasında tutuklandıkları ve darbe girişimi esnasında hâlen cezaevinde tutuklu bulundukları, darbe girişimine yönelik herhangi bir eylemlerinin de tespit edilemediği, yine örgüt yöneticisi olan sanıkların TCK'nın 220/5. maddesi gereği örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan sorumlu tutulabilmeleri için bu suçlar yönünden örgüt içinde atama, tayin ve ikame etme yetkisinin bulunması gerektiği, somut olayda sanıkların böyle bir yetkisinin bulunduğundan söz edilemeyeceği, dosya kapsamına göre örgüt içerisinde yönetici olarak faaliyette bulundukları bölümler nazara alındığında atılı Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, zincirleme şekilde dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık ve zincirleme şekilde suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarının oluşmayacağı, ancak mevcut hâliyle eylemlerinin TCK'nın 314/1. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütü yönetme suçunu oluşturacağı, TCK'nın 309/1. maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu ile silahlı terör örgütü yönetme suçu arasında geçitli suç ilişkisi olduğu da dikkate alınarak sanıklar hakkında silahlı terınarak cezanın üst sınıra yakın belirlenmesi suretiyle hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri,
Ayrıca sanık ... yönünden; sanık hakkında UYAP üzerinden yapılan kontrolde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/281 esas sayılı dava dosyası üzerinden FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan yargılama yapıldığı anlaşılmakla mükerrer yargılamanın ve cezalandırmanın hukuken mümkün bulunmadığı ve örgüt yöneticiliği suçunun temadi eden suç niteliğinde olduğu nazara alınarak sanık hakkında açılan dava dosyasının aslı veya onaylı örneklerinin Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde getirtilip incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmesi lüzumu," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 16.11.2022 tarih ve 192-298 sayı ile bozma nedenine direnerek önceki hüküm gibi sanıkların cezalandırılmalarına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık ... ve müdafileri, sanık ... müdafileri, sanık ... ve müdafii, sanık ... müdafileri ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.04.2023 tarihli ve 17601 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 07.11.2023 tarih ve 16638-8522 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN
Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılabileceğine dair bir düzenleme olmadığından sanıklar ..., ... ve ... müdafilerinin duruşma istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara isnat olunan Anayasayı ihlal, nitelikli dolandırıcılık ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarının unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünün usulüne uygun olarak alınıp alınmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. ÖN SORUNA İLİŞKİN BİLGİLER
İncelenen dosya kapsamından;
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince bozmadan sonra yapılan yargılamanın 16.11.2022 tarihli oturumunda bozma ilamının okunduğu, Yargıtay bozma ilamına karşı diyecekleri sorulan bir kısım katılanlar vekilleri ile müştekinin bozmaya direnilmesini talep etmelerinin ardından Cumhuriyet savcısının; "Bozma ilamına uyularak bozma ilamı doğrultusunda eksik hususların giderilmesi ve tutuklu sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur." şeklinde beyanda bulunduğu, sırasıyla bozma ilamına karşı diyecekleri sorulan sanıklar ve müdafilerinin de beyanları tespit edildikten sonra Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü usulüne uygun şekilde alınmadan duruşmaya son verilerek direnme kararına konu hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
Ön sorun ile ilgili CMK'da yer alan yasal düzenlemeler şöyledir:
"Kararların verilmesi usulü
Madde 33 – (1) Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten; duruşma dışındaki kararlar, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü görüşü alındıktan sonra verilir."
"Delillerin tartışılması
Madde 216 – 1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir. Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez."
"Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri
Madde 307 – (1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
...
(4) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır..."
Amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasının özünü; yargılamanın asıl sujeleri tarafından silahların eşitliği, yüz yüzelik ve doğrudan doğruyalık ilkeleri doğrultusunda icra edilecek olan ve çelişmeli yargılamaya imkân sağlayan kolektif bir kurum olarak aleni duruşma/celse oluşturur.
Duruşmaya ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir (CMK madde 190). CMK'nın 191. madesinde öngörülen usule göre başlayan duruşmada sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır. Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır (CMK madde 206/1). Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir (CMK madde 201/1). Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir (CMK madde 201/1).
İddianame çerçevesinde, iddia makamı ve katılan/müşteki/mağdur tarafın ileri sürdüğü iddialar ile savunmanın serdedilmesi ve ikame olunan delillerin huzurda tartışılmasından sonra kolektif yargısal faaliyetin, ihtilafı çözme/sonuç çıkarma/hüküm kurma aşamasına geçilecektir. Gelinen bu aşamada sanığın hukuki durumu henüz bir yargı kararı ile belirlilik kazanmadığından iddia makamının, yapılan yargılama, mevcut ve ikame olunan delil(lerin) durumu ve gelişen/değişen süreç itibarıyla son görüşünün ne olduğunun bilinmesi, etkin bir savunma hakkının kullanılması bağlamında büyük önem arz eder. Bu nedenledir ki kanun vazıı, CMK'nın 33. maddesinde; "Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten...sonra verilir." diyerek Cumhuriyet savcısı yönünden emredici bir düzenlemeye yer vermiştir. Cumhuriyet savcısının bu görüşünün/esas hakkındaki mütalaasının, doğrudan ya da iddianameye veya zikredilen özellikleri taşıyan önceki mütalaaya atfen de olsa sanığa isnat edilen maddi vakıayı, bu vakıanın hukuki nitelendirmesini ve mahkûmiyete dair ise nitelendirmeyle ilgili kanun maddelerini açık ve anlaşılır biçimde gösteriyor olması lazım gelir.
Bu konuda doktrin görüşleri de şöyledir; "İddia makamı, muhakeme boyunca, mütalaa mahiyetindeki hükümleri ile hâkime ışık tutacak, muhakemede tez ileri sürüp sentez elde edilmesine çalışacaktır... Savcılık son kararın nasıl olması gerektiği hakkındaki görüşünü esas hakkındaki mütalaası ile açıklayacak ve artık şüphesi kalmayıp mahkûmiyet kararı verilmesini düşünüyorsa o zaman, sanığın cezalandırılmasını isteyecektir... Tartışma sadece maddi meseleye taalluk etmez; muhakeme hukuki meseleyi de çözeceğinden, bu mesele hakkındaki görüşler de iddiada yer alacaktır." (Prof. Dr. Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, 9. Bası, İstanbul, s.193, 936-937); "Ceza muhakemesi hükmünün kollektif olması gerekmesi sebebiyle, savcının son soruşturma safhasının sonuç çıkarma devresinde düşüncelerini bildirmesi yani esas hakkındaki mütalâasının serdetmesi, vazgeçilmez bir zarurettir. Diğer ilgililerin bir şey söylemeksizin işi mahkemenin kararına terk etmeleri mümkün görülebilmekle beraber, savcı bakımından böyle bir şey söz konusu olamaz; savcı her halde en son iddialarını söylemelidir. Bu itibarla, savcılık talep veya iddia durumunda olduğu konularda keyfiyeti hâkime (veya hâkimin takdirine) bıraktığını beyan ile yetinemez... Savcının esas hakkındaki mütalâasının alınması mecburî olmakla beraber, yargıcın bu ödevini yerine getirmekten kaçınan savcıyı zorlamak yetkisi bulunmadığından, bu gibi hallerde son kararın esas hakkındaki mütalâa alınmadan verilebilmesi de kabul edilmektedir. Ancak böyle bir durum ceza muhakemesi hükmünün kollektif olmasına engel teşkil edeceğinden, yargıç veya mahkeme başkanı hiç olmazsa makamın başı olan savcıya müracaat edebilmeli ve esas hakkındaki mütalâasını vermeyi red eden yardımcı yerine bir başkasının duruşmaya çıkarılmasını talep edebilmelidir... Esas hakkındaki mütalaanın sadece sübuta yani maddi meseleye değil, hukuki meseleye de taalluk etmesi gerekir. Muhakemenin aynı zamanda hukuki meseleyi de halletmek zorunda olması, savcının bu konudaki düşüncelerini de bildirmesini gerektirmektedir." (Dr. Selahattin Keyman, Ceza Muhakemesinde Savcılık, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, s. 258-262).
Diğer taraftan müstakar uygulamalara göre; derece mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar Yargıtayın bozma ilamı ile ortadan kalkar. Bozmadan sonraki serbestlik ilkesi kapsamında mahkemeler kural olarak bozmadan sonra gerek bir önceki kararlarından gerekse bozma ilamından tamamen farklı bir sonuca ulaşıp apayrı bir hüküm/karar tesis edebilirler. Bu ilkenin istisnalarından birini direnme/ısrar kararı oluşturur (CMK madde 307/4).
Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar (CMK madde 307/1). Cumhuriyet savcısının bozmaya karşı diyeceklerini bildirmesi ile esas hakkındaki mütalaasını sunması, prensip olarak farklı fonksiyonları ve sonuçları olan savcılık işlemleridir. Bu nedenledir ki Yargıtayın bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak derece mahkemesi, bozma kararına uysa da önceki kararında ısrar etse de Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının, savunma hakkının etkin kullanılabilmesine imkân sağlayacak açıklık ve yeterlilikte olması usuli bir mecburiyettir.
B. Ön Soruna İlişkin Hukuki Değerlendirme
Bozmadan sonra yapılan yargılamanın 16.11.2022 tarihli celsesinde Cumhuriyet savcısı tarafından serdedilen; "Bozma ilamına uyularak bozma ilamı doğrultusunda eksik hususların giderilmesi ve tutuklu sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur." şeklindeki düşüncenin usule uygun, geçerli ve yeterli esas hakkında mütalaa olarak kabul edilmesi mümkün bulunmadığından Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü usulüne uygun olarak alınmadan direnme kararına konu hükmün kurulması suretiyle sanıkların savunma haklarının kısıtlandığı kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan bu usule aykırılık nedeniyle Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü usulüne uygun olarak alınmadan yargılamaya son verilip hüküm tesis ve tefhim edilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.11.2022 tarihli ve 192-298 sayılı direnme kararına konu hükmün, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü usulüne uygun olarak alınmadan yargılamaya son verilip hüküm tesis ve tefhim edilmesi suretiyle sanıkların savunma haklarının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2-Bozma kararının içeriği, Özel Dairenin bozma kararındaki gerekçe, dosyadaki delil durumu ve mevcut tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik bulunmadığı gözetilerek CMK'nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca sanıkların tutukluluk durumlarının DEVAMINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.04.2025 tarihli müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
2023/572 E., 2025/157 K.
"İçtihat Metni"
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 3. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 192-298
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıkların Anayasayı ihlal suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 309/1 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1. maddeleri uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis; nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK'nın 220/5. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 158/1-a, 43/1-2 ve 52/2. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis ve 32.000 TL adli para cezası; suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçundan TCK'nın 220/5. maddesi yollamasıyla aynı Kanun'un 282/1-4, 43/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 10 yıl 8 ay hapis ve 48.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına; her üç suç yönünden TCK'nın 53, 58/9 ve 63. maddeleri gereğince hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.06.2018 tarihli ve 238-128 sayılı, Anayasayı ihlal suçu yönünden resen istinafa tabi hükümlere yönelik sanık ... ve müdafileri, sanık ... ve müdafii, sanık ... müdafii, sanık ... müdafii ve katılanlar vekilleri ile Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine dosyanın gönderildiği Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 22.10.2020 tarih ve 544-999 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bu hükümlerin, sanık ... ve müdafileri, sanık ... müdafileri, sanık ... müdafii, sanık ... ve katılanlar vekilleri ile Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 28.06.2022 tarih ve 6131-3881 sayı ile; "...Somut olayda dosya kapsamı ve tanık beyanları itibarıyla sanık ...'nın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üst istişare heyetinde bulunduğu ve örgütün medya yapılanmasını yönetenler arasında yer aldığı, sanık ...'nın örgütün milli eğitim yapılanmasını yönetenler içinde yer aldığı ve sonrasında irşat heyetinde bulunduğu, sanık ...'in bir dönem örgütün ... il imamı olarak yöneticiliğini yaptığı ve sonrasında medya yapılanmasını yönetenler içinde yer aldığı, sanık ...'nın örgütün medya yapılanmasını yönetenler içinde bulunduğu, ancak sanıkların FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün örgütsel faaliyet kapsamında gerçekleştirdiği Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonunda yer aldıklarının kanıtlanamadığı, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurucusu ve baş yöneticisi ...'e doğrudan bağlı olarak faaliyet yürüten sanıkların eylemlerinin silahlı terör örgütü yönetme suçunu oluşturduğu, örgütün nihai amacını gerçekleştirmek için hazırlık, planlama, icra ve sonrası itibarıyla örgütsel bir organizasyon ürünü olduğu anlaşılan darbe girişimi ile sanıkların eylemleri arasında illiyet bağının bulunduğunu kabule yasal bir imkân bulunmadığı, darbe yapılacağı hususundaki bilgilerinin mevcudiyeti sabit kabul edilse dahi bu durumun iştirak iradesine dahil olunduğu sonucunu doğurmayacağı gerçeği de gözetildiğinde, haberdar olsalar dahi darbe girişimine yönelik icrai davranışları mevcut olmadığından, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçundan sorumlu tutulamayacakları, kaldı ki sanıklar ..., ... ve ...'in 15.07.2016 tarihli darbe girişiminden yaklaşık 1 sene önce temyiz incelemesine konu bu dava dosyasının soruşturma aşamasında tutuklandıkları ve darbe girişimi esnasında hâlen cezaevinde tutuklu bulundukları, darbe girişimine yönelik herhangi bir eylemlerinin de tespit edilemediği, yine örgüt yöneticisi olan sanıkların TCK'nın 220/5. maddesi gereği örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan sorumlu tutulabilmeleri için bu suçlar yönünden örgüt içinde atama, tayin ve ikame etme yetkisinin bulunması gerektiği, somut olayda sanıkların böyle bir yetkisinin bulunduğundan söz edilemeyeceği, dosya kapsamına göre örgüt içerisinde yönetici olarak faaliyette bulundukları bölümler nazara alındığında atılı Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, zincirleme şekilde dini inanç ve duyguları istismar etmek suretiyle dolandırıcılık ve zincirleme şekilde suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarının oluşmayacağı, ancak mevcut hâliyle eylemlerinin TCK'nın 314/1. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütü yönetme suçunu oluşturacağı, TCK'nın 309/1. maddesinde düzenlenen Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçu ile silahlı terör örgütü yönetme suçu arasında geçitli suç ilişkisi olduğu da dikkate alınarak sanıklar hakkında silahlı terınarak cezanın üst sınıra yakın belirlenmesi suretiyle hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri,
Ayrıca sanık ... yönünden; sanık hakkında UYAP üzerinden yapılan kontrolde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/281 esas sayılı dava dosyası üzerinden FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan yargılama yapıldığı anlaşılmakla mükerrer yargılamanın ve cezalandırmanın hukuken mümkün bulunmadığı ve örgüt yöneticiliği suçunun temadi eden suç niteliğinde olduğu nazara alınarak sanık hakkında açılan dava dosyasının aslı veya onaylı örneklerinin Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde getirtilip incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmesi lüzumu," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 16.11.2022 tarih ve 192-298 sayı ile bozma nedenine direnerek önceki hüküm gibi sanıkların cezalandırılmalarına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık ... ve müdafileri, sanık ... müdafileri, sanık ... ve müdafii, sanık ... müdafileri ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.04.2023 tarihli ve 17601 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 07.11.2023 tarih ve 16638-8522 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN
Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılabileceğine dair bir düzenleme olmadığından sanıklar ..., ... ve ... müdafilerinin duruşma istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara isnat olunan Anayasayı ihlal, nitelikli dolandırıcılık ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarının unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünün usulüne uygun olarak alınıp alınmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
III. ÖN SORUNA İLİŞKİN BİLGİLER
İncelenen dosya kapsamından;
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince bozmadan sonra yapılan yargılamanın 16.11.2022 tarihli oturumunda bozma ilamının okunduğu, Yargıtay bozma ilamına karşı diyecekleri sorulan bir kısım katılanlar vekilleri ile müştekinin bozmaya direnilmesini talep etmelerinin ardından Cumhuriyet savcısının; "Bozma ilamına uyularak bozma ilamı doğrultusunda eksik hususların giderilmesi ve tutuklu sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur." şeklinde beyanda bulunduğu, sırasıyla bozma ilamına karşı diyecekleri sorulan sanıklar ve müdafilerinin de beyanları tespit edildikten sonra Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü usulüne uygun şekilde alınmadan duruşmaya son verilerek direnme kararına konu hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
Ön sorun ile ilgili CMK'da yer alan yasal düzenlemeler şöyledir:
"Kararların verilmesi usulü
Madde 33 – (1) Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten; duruşma dışındaki kararlar, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü görüşü alındıktan sonra verilir."
"Delillerin tartışılması
Madde 216 – 1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.
2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.
3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir. Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez."
"Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri
Madde 307 – (1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
...
(4) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır..."
Amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasının özünü; yargılamanın asıl sujeleri tarafından silahların eşitliği, yüz yüzelik ve doğrudan doğruyalık ilkeleri doğrultusunda icra edilecek olan ve çelişmeli yargılamaya imkân sağlayan kolektif bir kurum olarak aleni duruşma/celse oluşturur.
Duruşmaya ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir (CMK madde 190). CMK'nın 191. madesinde öngörülen usule göre başlayan duruşmada sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır. Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır (CMK madde 206/1). Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir (CMK madde 201/1). Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanuni temsilcisine verilir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanuni temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanuni temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir (CMK madde 201/1).
İddianame çerçevesinde, iddia makamı ve katılan/müşteki/mağdur tarafın ileri sürdüğü iddialar ile savunmanın serdedilmesi ve ikame olunan delillerin huzurda tartışılmasından sonra kolektif yargısal faaliyetin, ihtilafı çözme/sonuç çıkarma/hüküm kurma aşamasına geçilecektir. Gelinen bu aşamada sanığın hukuki durumu henüz bir yargı kararı ile belirlilik kazanmadığından iddia makamının, yapılan yargılama, mevcut ve ikame olunan delil(lerin) durumu ve gelişen/değişen süreç itibarıyla son görüşünün ne olduğunun bilinmesi, etkin bir savunma hakkının kullanılması bağlamında büyük önem arz eder. Bu nedenledir ki kanun vazıı, CMK'nın 33. maddesinde; "Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten...sonra verilir." diyerek Cumhuriyet savcısı yönünden emredici bir düzenlemeye yer vermiştir. Cumhuriyet savcısının bu görüşünün/esas hakkındaki mütalaasının, doğrudan ya da iddianameye veya zikredilen özellikleri taşıyan önceki mütalaaya atfen de olsa sanığa isnat edilen maddi vakıayı, bu vakıanın hukuki nitelendirmesini ve mahkûmiyete dair ise nitelendirmeyle ilgili kanun maddelerini açık ve anlaşılır biçimde gösteriyor olması lazım gelir.
Bu konuda doktrin görüşleri de şöyledir; "İddia makamı, muhakeme boyunca, mütalaa mahiyetindeki hükümleri ile hâkime ışık tutacak, muhakemede tez ileri sürüp sentez elde edilmesine çalışacaktır... Savcılık son kararın nasıl olması gerektiği hakkındaki görüşünü esas hakkındaki mütalaası ile açıklayacak ve artık şüphesi kalmayıp mahkûmiyet kararı verilmesini düşünüyorsa o zaman, sanığın cezalandırılmasını isteyecektir... Tartışma sadece maddi meseleye taalluk etmez; muhakeme hukuki meseleyi de çözeceğinden, bu mesele hakkındaki görüşler de iddiada yer alacaktır." (Prof. Dr. Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, 9. Bası, İstanbul, s.193, 936-937); "Ceza muhakemesi hükmünün kollektif olması gerekmesi sebebiyle, savcının son soruşturma safhasının sonuç çıkarma devresinde düşüncelerini bildirmesi yani esas hakkındaki mütalâasının serdetmesi, vazgeçilmez bir zarurettir. Diğer ilgililerin bir şey söylemeksizin işi mahkemenin kararına terk etmeleri mümkün görülebilmekle beraber, savcı bakımından böyle bir şey söz konusu olamaz; savcı her halde en son iddialarını söylemelidir. Bu itibarla, savcılık talep veya iddia durumunda olduğu konularda keyfiyeti hâkime (veya hâkimin takdirine) bıraktığını beyan ile yetinemez... Savcının esas hakkındaki mütalâasının alınması mecburî olmakla beraber, yargıcın bu ödevini yerine getirmekten kaçınan savcıyı zorlamak yetkisi bulunmadığından, bu gibi hallerde son kararın esas hakkındaki mütalâa alınmadan verilebilmesi de kabul edilmektedir. Ancak böyle bir durum ceza muhakemesi hükmünün kollektif olmasına engel teşkil edeceğinden, yargıç veya mahkeme başkanı hiç olmazsa makamın başı olan savcıya müracaat edebilmeli ve esas hakkındaki mütalâasını vermeyi red eden yardımcı yerine bir başkasının duruşmaya çıkarılmasını talep edebilmelidir... Esas hakkındaki mütalaanın sadece sübuta yani maddi meseleye değil, hukuki meseleye de taalluk etmesi gerekir. Muhakemenin aynı zamanda hukuki meseleyi de halletmek zorunda olması, savcının bu konudaki düşüncelerini de bildirmesini gerektirmektedir." (Dr. Selahattin Keyman, Ceza Muhakemesinde Savcılık, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, s. 258-262).
Diğer taraftan müstakar uygulamalara göre; derece mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar Yargıtayın bozma ilamı ile ortadan kalkar. Bozmadan sonraki serbestlik ilkesi kapsamında mahkemeler kural olarak bozmadan sonra gerek bir önceki kararlarından gerekse bozma ilamından tamamen farklı bir sonuca ulaşıp apayrı bir hüküm/karar tesis edebilirler. Bu ilkenin istisnalarından birini direnme/ısrar kararı oluşturur (CMK madde 307/4).
Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar (CMK madde 307/1). Cumhuriyet savcısının bozmaya karşı diyeceklerini bildirmesi ile esas hakkındaki mütalaasını sunması, prensip olarak farklı fonksiyonları ve sonuçları olan savcılık işlemleridir. Bu nedenledir ki Yargıtayın bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak derece mahkemesi, bozma kararına uysa da önceki kararında ısrar etse de Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının, savunma hakkının etkin kullanılabilmesine imkân sağlayacak açıklık ve yeterlilikte olması usuli bir mecburiyettir.
B. Ön Soruna İlişkin Hukuki Değerlendirme
Bozmadan sonra yapılan yargılamanın 16.11.2022 tarihli celsesinde Cumhuriyet savcısı tarafından serdedilen; "Bozma ilamına uyularak bozma ilamı doğrultusunda eksik hususların giderilmesi ve tutuklu sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur." şeklindeki düşüncenin usule uygun, geçerli ve yeterli esas hakkında mütalaa olarak kabul edilmesi mümkün bulunmadığından Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü usulüne uygun olarak alınmadan direnme kararına konu hükmün kurulması suretiyle sanıkların savunma haklarının kısıtlandığı kabul edilmelidir.
Yukarıda açıklanan bu usule aykırılık nedeniyle Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü usulüne uygun olarak alınmadan yargılamaya son verilip hüküm tesis ve tefhim edilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.11.2022 tarihli ve 192-298 sayılı direnme kararına konu hükmün, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşü usulüne uygun olarak alınmadan yargılamaya son verilip hüküm tesis ve tefhim edilmesi suretiyle sanıkların savunma haklarının kısıtlanması isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2-Bozma kararının içeriği, Özel Dairenin bozma kararındaki gerekçe, dosyadaki delil durumu ve mevcut tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik bulunmadığı gözetilerek CMK'nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca sanıkların tutukluluk durumlarının DEVAMINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.04.2025 tarihli müzakerede oy birliğiyle karar verildi.