A
Admin
Yönetici
Yönetici
İnananların ekseriyeti dünyevileşti. Bu sebeple her meseleye menfaati açısından bakıyor. Ebediyen dünyada kalacakmış gibi hareket etmeye çalışıyor. İşinde, aşında gerekli ihtimamı gösteremediği için yalpalayıp, duruyor. Doğru olana şaşı bakıyor, yanlış olanı alkışlıyor. Onun için siyasetimiz yanlış olanlarla dolup, taşıyor. Bunlar milletin âli menfaatlerinden ziyade, kendi siyasi menfaatlerini düşünerek hareket ediyor. Bazı insanlarımız da anlamadan, soruşturmadan, sadece alıştırılmış papağanlar gibi konuşanları alkışlayıp, peşlerine takılıp, gidiyor. Oysa bu gidiş çıkmaz sokaktır. Yalan konuşmak moda haline geldi. Suiistimalin her türlüsünün kapıları ardına kadar açık hale getirildi. Haramzadeler ülkeyi sömürüyor. Çalıyor, çaldıkça da irileşiyor. Millete de tepeden bakıyor. Bunları milletin başına bela eden, siyasilerin başında olanlardır. Ülkenin siyasi, sosyal bünyesi sarsıntı geçiriyor. Katmanlar arasında içten içe çatışmalar devam ederken, siyasetimiz de korkunç bir buhrana doğru hızla sürükleniyor. Zira 40 bine yakın evladımızı katledenleri, affın şümulüne dâhil etmek için her türlü dalavereye başvuruluyor. Bebek katilleri ile kol kola girilip, halay çekiliyor. Ondan sonra da ‘Terörsüz Türkiye’ sloganı ile millet avutuluyor. Bunu savunanlar da maalesef hâlâ alkışlanıyor. Emekli perişan, onun sesi duyulmuyor. Emekli canından bezmiş, işsizlik had safhada, geçim sıkıntısı tavan yapmış, bütün bunlara rağmen milletimiz zulmedenlerden bir türlü kurtulamıyor, hâlâ yalana, dolana alkış tutuyor. Hâlâ her gün, ülkeyi her konuda sıkıntıya sokanları, hemen hemen her saat konuşanları dinliyor. Hâlâ bir ümit içinde yorulup, duruyor. Bu memleket yalan konuşanlardan, milleti çalanlardan, soyanlardan kurtulmadıkça, beklenen huzur, selamet ve saadete ulaşmak çok zordur. Ama millet efsunlandığı için işin farkında değil, manipüle edildiği için yolunu şaşırmış durumdadır. Ülkede ekonomi çökmüş, ar-hayâ buharlaşmış, edep-terbiye dibe vurmuş, azgınlaşma zirve yapmış durumda ama millet de gaflet uykusu içinde uyumaya devam ediyor. Yol yaptık, köprü yaptık, havaalanı yaptık, cami yaptık, liman yaptık, savunma sanayiinde hamle yaptık tekerlemeleriyle millet uyutuluyor. Buna mukabil Avrupa Birliği uyum yasalarıyla aile birliği dinamitlendi, aile içinde münakaşalar, saygısızlıklar tavan yaptı. Ahlaksız dizilerle de örf ve adetler yok ediliyor. Böylece misyonerlerin amaçlarına yardım ediliyor. Ziraatımız bitmiş, hayvancılığımız tükenmiş hale geldi. Her türlü gıda dışarıdan ithal ediliyor. Onun için tarlalarımız çölleşiyor. Üretimimiz tükendi. Artık simit satın almak bile zorlaştı. Pahalılık her tarafı sarmış, ocaklar sönmüş durumda, sofralardaki bereket azalmış, kaşıklar artık görev yapmaz olmuş. Lokmalarla karınlar doymuyor. Bunlara rağmen muktedirler hâlâ konuşuyor, hâlâ nutuklarına devam ediyor, hâlâ bunlar alkışlanıyor, hâlâ bunların peşinde koşuluyor. Bu, akıl tutulması değil de nedir? Bu, hamakat değil de nedir? İnsanlar nasıl bu kadar saf olabiliyor, bir türlü aklımız ermiyor. Bu tutumlar sonucunda, tahmin edilemeyen olayların meydana geleceğinden endişe duyanlardanız. Onun için biz ikazlarımıza devam edeceğiz, milleti uyandırmak için de ıslık çalmaya devam edeceğiz. Mehmet Akif’in dediği gibi: Ey millet, uyan! Cehline kurban gidiyorsun! Rahman ve Rahim, Kadir ve Muktedir, Gaffar ve Settar olan Allah’a emanet olunuz. Selam doğru yola uyanlara olsun. (Taha/47). 12.06.2025