A
Admin
Yönetici
Yönetici
CHP Lideri Özgür Özel, Düzce mitingi için 31 Mayıs Cumartesi günü Düzce’ye geldi. Anıtpark Meydanı'nda "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" sloganıyla gerçekleştirilen mitingde Sayın Özel’in konuşmaları değil ‘Meydan boş mu, dolu mu?’ çekişmesi siyasetin malzemesi oldu. Tabii bu durumun yaşanmasına neden olan yine CHP Genel Başkanı Özel’di. Çünkü mitingden günler önce gazetecilere yaptığı açıklamada, “Düzce gibi zor bir meydanda görün bakalım çoğunluk enerjisi kimdeymiş." diyerek, iktidara çattı. CHP’nin sadece güçlü olduğu il ve ilçelerde meydanları doldurabildiği görüşünü çürütmek için Düzce iyi bir seçenek gibi görünse de bu şehir, zaten son genel seçimde artık ‘AK Parti’nin kalesi’ olmadığını tarihinde ilk defa ana muhalefetten bir adayı meclise göndererek gösterdi. Ancak kısır çekişmeyi o kadar benimseyen bir siyasi anlayışımız var ki atışmalardan, sataşmalardan, kavga kültüründen öteye gidemiyoruz. Bir taraf ‘Başkanımız kamu malına asla el sürmez!’ diyor, diğer taraf ‘Usulsüzlükler diz boyu!’ savunması yapıyor. Son sözü yargı söyleyecek ancak AK Partililer, ‘Yargı bağımsız’ dese de söylemlerde kullanılan suçlayıcı ve adeta hüküm veren ifadeler, sürecin siyasi etkisini tartışmaya açıyor. Diğer tarafta CHP, Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere tüm mensuplarının suçsuz yere içeride tutulduğunu iddia ederken, halkı meydanlara çağırıyor, boykot listelerinin sonu gelmiyor, il il düzenlediği mitinglerde yaşananların tüm müsebbibi olarak iktidarı gösteriyor. 19 Mart’tan bugüne işte bu karmaşayı dinliyoruz, okuyoruz… Bu yaşananların ortasında kalanlar olarak yeri geliyor ‘Yeter artık’ deyip kanalı değiştiriyoruz, yeri geliyor ‘Bu ülke nereye gidiyor?’ diye sorguluyoruz. Hangi partiyi desteklersek destekleyelim; ekonomik olarak zor bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde vatandaş ay sonunu getiremezken, ekmeğinin derdine düşmüşken sinirleri daha fazla hoplatmanın ne anlamı var? Kaosu iki taraf da körüklüyor. Bunun en basit örneğini geçtiğimiz cumartesi günü Düzce’de yaşadık Ana muhalefetin mitinginde her şeyi bir kenara bıraktık, “Meydanı kaç kişi doldurdu, çevre illerden kaç otobüs insan Düzce’ye taşındı?” sorusuna yanıt aradık ya da aradılar… Düzceli siyasetçiler, sosyal medyada; tuhaf, komik ve koskoca adamlara-kadınlara yakışmayan bir çekişmenin içine girdi. Okurken ‘Siyaseti bu kadar basitleştirmenin gereği ne!’ demekten kendimi alamadım. Sonra aklıma TRT’deki açık oturum programları geldi. Bülent Ecevit, Erdal İnönü, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel… Sükunet, nezaket ve siyasi terbiyeyle yapılan tartışmaların kalitesini mumla arar olduk… Ne ‘Ben yaptım oldu’ zihniyetinin ne de ‘körü körüne eleştirinin’ bu memlekete bir fayda sağlamadığı son çeyrek asırda ortada iken, siyasete güven giderek azalırken, Allah devletimize, milletimize zeval vermesin…