A
Admin
Yönetici
Yönetici
Kovid pandemisinden ve sonrasında Rusya-Ukrayna savaşından da çok iyi anlaşıldığı gibi; dünyamızda gerek genel gerekse bölgesel meydana gelen felaketler veya savaşlar küresel nitelikli dünyada az veya çok tüm ülkeleri etkilemektedir. Bu çerçevede, İran-İsrail arasında nükleer nitelikli başlayan ve geçici mi yoksa kalıcı olduğu kesin olmayan ateşkesle ara verilen savaşın mutlaka KKTC de dahil ekonomilere olumsuz etkisi olacaktır. Uluslararası hukuka aykırı ve meşru olmayan bir şekilde İsrail tarafından başlatılan savaş her iki tarafın füze fırlatması ve bir nevi el ense çekerek karşı tarafın gücünü anlamaya çalıştıkları ilk aşama 12. gününde biraz ABD Başkanı Donald Trump’ın motivasyonu biraz da lojistik zaruretten dolayı ateşkesle durakladı. Ateşkesin devam mı edeceği yoksa dünya savaşına dönüşüp yine mi patlak vereceği İran yanında İsrail, ABD, Rusya, Çin ve Hatta Güney Kore gibi ülkelerin planlarına/tavırlarına ve ittifaklarına bağlıdır. İçinde bulunduğumuz dünyada başta bölge ülkeleri olmak üzere KKTC de savaşın etkilerini öngörmeli ve pek adeti olmasa da proaktif önlem alması gerekmektedir. İsrail -İran savaşının KKTC de dahil dünya ekonomilerine yönelik olumsuz etkileri aşağıdaki gibi öngörülebilir: · İsrail-İran savaşı yüzünden (azalan petrol üretimi ve artan riskler nedeniyle) ilk etapta dünyadaki petrol fiyatları artmaya başlamıştır. İran savaşı iki açıdan petrol fiyatlarını etkileyebilir. Birincisi, İsrail'in İran'a yönelik saldırıları İran'ın kendi petrol ihracatını azaltabilir. İran dünya petrol üretiminin yaklaşık %3-4'ünden sorumludur, ancak bunun yalnızca üçte biri ihraç edilmektedir. İran'ın petrol ihracatının neredeyse tamamı Çin'e gitmektedir: İkincisi ve daha önemlisi, İran, Orta Doğu petrolünün ana geçiş noktası olan Hürmüz Boğazı'nı kapatabilir. Tüm küresel petrol arzının yaklaşık beşte biri Hürmüz Boğazı'ndan geçiyor, bu yüzden kapatılması halinde tahribatı mutlaka büyük olacaktır. İsrail ile İran arasındaki saldırılar sürerken, gerginlik kontrol altına alınmazsa küresel ekonomi olumsuz bir şokla karşı karşıya kalabilir. Dünya petrolünün büyük bir kısmı ve doğal gaz gibi diğer önemli emtialar, Hürmüz Boğazı da dahil olmak üzere Orta Doğu'daki yoğun deniz yollarından geçiyor. Dünya deniz yoluyla taşınan petrolün üçte biri buradan taşınıyor ve günlük yaklaşık 21 milyon varil petrol taşınıyor. Bloomberg'e göre , Brent ham petrol fiyatları Haziran 2025 başındaki 72 dolardan varil başına 78 dolara yükseldi ve Goldman Sachs analistleri Hürmüz'ün kapatılmasının fiyatları 150 dolara veya daha da yükseğe çıkarabileceği konusunda uyarıyor. · Her ne kadar ateşkes halindeki savaşın ekonomiye etkilerinin şifresi “Hürmüz Boğazı”nda saklı olsa dahi genelde uzmanlar Tahran’ın Hürmüz Boğazını kapatması kendi ayağına kurşun sıkması anlamına geleceği görüşünde birleşmektedirler. Hürmüz Boğazı'nı ablukaya alma girişimleri muhtemelen Tahran'ın kendi ihracatını, özellikle de Çin'e olan ihracatını sekteye uğratacak ve önemli gelirini kaybedecektir · Petrol fiyatları yükseldiğinde, üretim maliyeti de artar. Bu, özellikle gıda, giyim ve kimyasallar gibi enerji yoğun mallar için sonunda tüketicilere yansıtılır. Çatışmaların devam etmesi halinde dünya genelinde petrol ithal eden ülkeler daha yüksek enflasyon ve daha yavaş ekonomik büyüme yaşayabilir. · Üretim için gerekli hammaddeleri/girdileri ithalat yoluyla sağlayan Türkiye ve KKTC gibi ülkelerin kabaran ithalat faturası ülke içinde fiyat artışlarının yukarı çektiği enflasyon artışı emekçi halkları daha da yoksullaştırabilir ve hatta açlık sınırıyla karşı karşıya bırakabilir. · Pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşında ağır bir şekilde hissettiğimiz gibi; bu ve benzeri savaş tedarik zincirinde kesintilere neden olabilir. Bu durum ise temel gıda maddelerinin stratejik önemini artırmaktadır. · Savaş’ın kısa vadeli de olsa Orta Doğu turizminde aksamaya neden olabileceği öngörülmektedir. Bu durum, KKTC turizmi için daha vahim sonuç doğurabilir. Zira Kıbrıs'taki askeri üsler, özellikle Birleşik Krallık'a ait olan Ağrotur ve Dikelya, bölgedeki askeri varlık ve potansiyel nükleer riskler konusunda endişelere yol açmaktadır. Dolayısıyla, KKTC için de var olan bölgesel riski daha da artmakta ve ulaşım ve turizm aktivitelerini doğal olarak olumsuz etkilemektedir. Sonuç olarak; gerek İsrail-İran gerekse muhtemel başka savaşların KKTC ekonomisi için de olumsuz etkileri olacaktır. Bu olgu ışığında; tüm riskleri öngörebilmek ve navlun, pahalılık, sığınak, ulaşım, turizm ve temel gıda tenini gibi hususlarda proaktif önlem alabilmek devlet olmanın gereğidir.