Anayasa Mahkemesi’nin İstinaf Ceza İncelemesi Üzerine Verdiği İhlal Kararı

  • Konbuyu başlatan Admin
  • Başlangıç tarihi
A

Admin

Yönetici
Yönetici
Anayasa Mahkemesi; 12/6/2025 ve 32924 sayılı Resmî Gazetede ve aynı gün hukukihaber.net[1] adresinde yayınlanan 2023/33667 başvuru numaralı Ömer Oral başvurusunda önemli bir ihlal kararı vermiştir. Başvuru, istinaf incelemesinin yasaya uygun yapılmaması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuru hakkında, yerel ağır ceza mahkemesi tarafından mahkûmiyet ve beraat kararları kurulmuş ve hüküm istinaf edilmiştir. İstinaf mercii, dosya üzerinden bir kısım hükümler yönünden ret, bir kısım yönünden ise bozma kararı vermiştir. Bozma üzerine tekrar hüküm kurulmuş ve bu hüküm istinaf aşamasında kesinleşmiştir. Buradaki konu, istinaf merciinin yasada yetkisi olmamasına rağmen CMK hükümlerine aykırı olarak dosya üzerinden bozma ve dosyanın yerel mahkemeye iadesi kararı vermesidir. Anayasa Mahkemesi’nin kararında belirttiği üzere, CMK m. 280 hükmü uyarınca istinaf mercii yalnızca aşağıdaki nedenlerden dolayı bozma kararı vererek dosyayı yerel mahkemeye gönderebilir: - Mahkemenin yasaya uygun teşekkül etmemesi. - Görevini yapmaktan yasa gereği yasaklanan yargıcın hükme katılması. - Hakkındaki ret istemi kabul olunan veya haksız yere reddedilen yargıcın hükme katılması. - Mahkemenin yasaya aykırı olarak kendisini davaya bakmakla görevli veya yetkili görmesi. - Cumhuriyet savcısı veya duruşmada yasa gereği bulunması zorunlu olan kimseler olmadan duruşma yapılması. - Duruşmada açıklık kuralının ihlal edilmesi. - Hükmün, hukuka aykırı delile dayanması. - Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması. Bu hallerin dışındaki durumlarda istinaf mercii, kendisi duruşma yaparak karar verir. Yani istinaf mercii; maddi olayın sübutuna dair bir hata tespit eder veya hükmün yukarıdaki nedenler dışında hukuka aykırı olduğu kanaatine varırsa, dosyayı yerel mahkemeye gönderemez. Kendisi duruşma açıp yeni bir karar vermek durumundadır. Zaten bu nedenle, CMK m. 294 hükmü uyarınca yerel mahkeme, istinaf mercii kararına direnemez. Zira istinaf mercii zaten maddi olayın sübutu veya yukarıdaki usule ilişkin hukuka aykırılık dışında ve özellikle esasa ilişkin (örneğin tasarlamanın bulunmaması, eylemin sarkıntılık aşamasında kalması vs.) hukuka aykırılık hallerinde kendisi karar verecektir. Aksi düşünce zaten saçma olurdu. Zira yerel mahkeme, Yargıtay’ın sübut ve hukuka aykırılığa ilişkin bozma kararlarına direnebilmektedir. Aynı konuda Yargıtay’a direnebilen yerel mahkemenin istinaf merciine direnememesi mantıksızdır. Fakat uygulamada sıklıkla istinaf merciilerinin esasa ilişkin bozma kararı vererek dosyayı yerel mahkemeye gönderdikleri görülmektedir. Belirtelim ki, istinaf merciinin bozma kararı verebilmesi, yasada istisnadır. Yani bu haller istisna olduğundan aslında çoğu dosyada istinaf merciinin kendisi karar vermesi gerekir. Bu bağlamda, en çok dosya bulunan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2024 yılı faaliyet raporunda[2] görüleceği gibi, bozma ve yeniden gönderme kararlarının bozma ve yeni hüküm verme kararlarına oranı 22.750/1.866’dır. Yani, yalnızca bu iki karar türü baz alındığında istinaf mercileri, 22.750 dosyada bozma+iade kararı verirken yalnızca 1.866 dosyada bozma+yeni hüküm kararı vermiştir. Buna göre istisna olması gereken bozma+iade kararları, t kararların %92’sini oluşturmaktadır. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’nde[3] bu oran %64 Ankara’da %72’dir[4]. İstisna, kural haline gelmiştir. Daha da kötüsü, istinaf merciinin böyle bir kararı verme yetkisi yoktur. Halbuki Anayasamız uyarınca mahkemelerin görev ve yetkisi yasayla belirlenir. Yasada, istinaf mahkemelerine böyle bir karar verme yetkisi tanınmamıştır. Kimse, Anayasadan almadığı yetkiyi kullanamaz. Fakat istinaf mahkemeleri kullanmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin kararında da değinilen konu ise bu durumlarda bireylerin temyiz hakkını kaybetmesidir. Zira, eğer istinaf mercii kendisi karar vermiş olsaydı bu hükmün cezası 5 yıldan az olsa dahi temyize tabi olacaktı. Fakat istinafın geri göndermesi üzerine bu karara direnemeyen yerel mahkemenin kararı istinaf edildiğinde aynı mercii, kesin nitelikte karar vermektedir. Böylece bireyin, temyiz hakkı elinden alınmış olmaktadır. Anayasa Mahkemesi de bu nedenle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini dile getirmiştir. Diğer yandan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında atıf yaptığı bazı Yargıtay kararlarında, bu gibi durumlarda aslında yerel mahkemenin kararının istinaf mahkemesi kararı sayılarak kararın temyize tabi olması gerektiğine karar verilmesi de yeterli değildir. Zira, Anayasa Mahkemesi kararında da dile getirildiği gibi, bu hallerde istinaf mahkemesi duruşma açması gerekirken dosya üzerinden karar vermektedir. Böylece bireylerin, duruşma hakkı ve güvencesi ellerinden alınmış olmaktadır. Dolayısıyla, tek başına hükmü temyiz incelemesi tabi tutmak, yeterli bir telafi olamaz. Av. İbrahim Burak ŞEN -------------- [1] [2] . [3] . [4] .
 
Geri
Üst