A
Admin
Yönetici
Yönetici
Bugün size bir masal anlatacağım. Ama bu masal, ne yazık ki ne mutlu sonla bitiyor ne de kahramanları alkış topluyor. Bu, Zafer Havalimanı’nın hikâyesi. Adı “Zafer” ama kendisi tam bir hezimet. 2012’de, büyük umutlarla, “Kütahya, Afyon, Uşak’a hava ulaşımı müjdesi” diye açılan bu havalimanı, 157 aydır, evet tam 13 yıldan fazla bir süredir, devletin kasasını kemiren bir kara delik gibi cebimizi, cüzdanımızı içine çekiyor. Ve bu delik, her geçen gün daha da büyüyor. Havalimanı açıldığında, “yap-işlet-devret” modeliyle, IC İçtaş’a teslim edildi. 50 milyon avroluk bir maliyetle inşa edilen bu tesis, 2044’e kadar şirkete emanet. Peki, ne oldu? Devlet, her yıl milyonlarca yolcu garantisi verdi. Mesela, 2025’in ilk 5 ayında 549 bin 55 yolcu garanti edilmiş. Gerçekleşen? Sadece 15 bin 580! Hata payı yüzde 97,16. Bu ne demek? Neredeyse verilen garantinin yüzde 3’ü bile tutturulamamış. Ve bu hata, sadece 2025’te değil, 13 yıldır sürüyor. Hazine, bu 5 ay için şirkete 2 milyon 811 bin avro, yani güncel kurla 126 milyon lira ödeyecek. Toplamda ise 2012’den bugüne, tam 76 milyon avro, yani yaklaşık 3,4 milyar lira (16 Haziran 2025 kuruyla 1 avro = 45 TL kabul edilerek) bu havalimanına gömüldü. 2044’e kadar bu gidişle 208 milyon avro ödenecek. Yani, havalimanının maliyetinin dört katı! Şimdi sorarım size; Bu nasıl bir yönetim? Bu nasıl bir planlama? Üç kentin toplam nüfusu 1,6 milyonken, nasıl olur da 1,3 milyon yolcu garantisi verirsiniz? Bu, resmen vatandaşın cebinden parayı alıp, bir şirkete hibe etmek değil mi? Havalimanı bomboş, uçaklar inip kalkmıyor, ama şirket kârına kâr katıyor. Peki, bu paralar nereye gidiyor? Kim kazanıyor? Vatandaş mı? Asla! Vatandaş, ekonomik krizle boğuşurken, geçmediği köprünün, inmediği havalimanının faturasını ödüyor. Bu, adeta bir soygun değil mi? 76 MİLYON AVROYLA NELER YAPILIRDI? Gelin, biraz hesap yapalım. 76 milyon avro, yani yaklaşık 3,4 milyar lirayla neler yapılabilirdi? Erinmedim sizin için araştırdım; Türkiye’de bir KOBİ’nin fabrika kurma maliyeti, sektöre ve ölçeğe göre değişir. Tıkır tıkır işleyen ortalama bir tekstil, gıda veya küçük ölçekli imalat fabrikası için 10 çalışanlı bir tesisin maliyeti (arsa, bina, makine, ilk işletme sermayesi vb dâhil) yaklaşık 50-75 milyon TL arasında değişir. 25 çalışanlı bir fabrika için bu rakam 100-150 milyon TL’ye, 50 çalışanlı bir fabrika için ise 200-300 milyon TL’ye çıkabilir. 2025’te bu maliyetlerin biraz arttığını varsaysak bile, hesap şu şekilde: • 10 çalışanlı KOBİ-fabrika: Ortalama 75 milyon TL maliyetle, 3,4 milyar TL / 75 milyon TL = 45 fabrika açılabilirdi. Bu, 45 x 10 = 450 yeni iş imkânı demek. • 25 çalışanlı KOBİ-fabrika: Ortalama 150 milyon TL maliyetle, 3,4 milyar TL / 150 milyon TL = 22 fabrika açılabilirdi. Bu, 22 x 25 = 550 yeni iş imkânı. • 50 çalışanlı KOBİ-fabrika: Ortalama 300 milyon TL maliyetle, 3,4 milyar TL / 300 milyon TL = 11 fabrika açılabilirdi. Bu, 11 x 50 = 550 yeni iş imkânı. Bu fabrikalar, sadece iş yaratmakla kalmaz, aynı zamanda yerel ekonomiyi canlandırır, ihracatı artırır, vergilerle devlete gelir sağlardı. Ama biz ne yaptık? Bu parayı, bomboş bir havalimanına gömdük. Yahu hiçbir şey yapılamazsa bile hazineden o parayı emekli aylıklarına gömmek de mi aklınıza gelmedi? BU BİR ZAFER Mİ, YOKSA UTANÇ MI? Kısacası bu havalimanı, bir zafer değil, bir utanç anıtıdır. Adı Zafer, ama kimin zaferi? IC İçtaş’ın mı? Plansız, hesapsız projelerle vatandaşın cebini boşaltanların mı? 76 milyon avroyla yüzlerce fabrika açılır, binlerce insan iş bulur, milyonlarca asgari ücretli ve emekli nefes alırdı. Ama biz, bu parayı hayali yolcular için harcadık. 2044’e kadar da harcamaya devam edeceğiz. Peki, bu gidişata kim dur diyecek? Vatandaş mı? Sandık mı? Yoksa bu masal, 2044’te mi bitecek? Ey yöneticiler, biraz vicdan, biraz akıl! Bu millet, geçmediği köprünün, inmediği havalimanının faturasını ödemekten yoruldu. Zafer Havalimanı, sizin zaferiniz olabilir, ama bu milletin değil. Yazık, vallahi çok yazık!