A
Admin
Yönetici
Yönetici
DİSK Trakya Bölge Temsilciliği: “Biz durunca hayat durur!” DİSK Trakya Bölge Temsilciliği, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 55. yıl dönümünde Edirne’de Saraçlar Caddesi’nde önceki gün bir açıklama yaparak, geçmişin mücadelesini bugünün talepleriyle birleştiren güçlü bir mesaj verdi. DİSK Trakya Bölge Temsilcisi Caner Makasçı tarafından yapılan açıklamada, 1970’teki direnişin yalnızca bir tarih değil, bugün de yol gösteren bir mücadele ruhu olduğuna dikkat çekildi. “Bugün burada yalnızca anmak için değil, bugünü anlamak ve geleceği örgütlemek için toplandık” diyen Makasçı, ekonomik kriz, hak gaspları ve demokratik gerileme karşısında işçilerin yeniden aynı dayanışma ruhunu kuşanması gerektiğini vurguladı. “EMEĞİMİZİN KARŞILIĞI ÇALINIYOR, AMA SUSMAYACAĞIZ” Makasçı konuşmasında, yüksek enflasyon karşısında ücretlerin eridiğini, vergi adaletsizliği ve grev yasaklarıyla işçilerin sesinin bastırılmak istendiğini belirtti. “Haklarımız elimizden alınıyor. Çünkü koşullar çok tanıdık. Çünkü tehdit çok tanıdık. Çünkü çözüm de çok tanıdık! bugün de soframızdaki ekmek küçülüyor. Bugün de grev hakkımıza, sendikal haklarımıza, hatta seçme ve seçilme hakkımıza göz dikiliyor. Bugün de emeğimizin karşılığı çalınıyor, ücretlerimiz pula dönüyor, hayat pahalılığı karşısında alın terimiz hiçe sayılıyor. ve bizden her gün biraz daha sessizlik isteniyor. itaat isteniyor. kayıtsızlık isteniyor. Ama biz susmayacağız!” ifadeleriyle mevcut düzene karşı mücadele çağrısı yaptı. “55 YIL ÖNCE OLDUĞU GİBİ, BUGÜN DE BİRLİKTE DİRENECEĞİZ” 1970 yılında siyasi iktidarın DİSK’i ortadan kaldırmak için giriştiği sendikalar yasası değişikliğinin işçi sınıfının kararlı direnişiyle durdurulduğunu hatırlatan Makasçı, şu sözleri dile getirdi: “15-16 haziran işçi sınıfının ayağa kalkıp “artık yeter!” dediği bir direniş destanıdır. 15-16 Haziran işçi sınıfının burjuvaziye, tüm sömürüye nasırlı ellerin yumruğunu vurmasının simgesidir. Bundan tam 55 yıl önce dönemin siyasi iktidarı sendikalar kanunun da değişiklik yaparak Disk’i fiilen ortadan kaldırmak amacıyla bir yasa tasarısı hazırladı. Getirilmek istenen yasada bir sendikanın ve Konfederasyonun Türkiye çapında faaliyet gösterebilmesi için işçilerin üçte birini üye yapması gerekecekti. Yüzde 33’lük bir barajla DİSK in önüne set çekmek istiyorlardı. Disk in kapısına kilit vurmayı amaçlayan Anayasa ya aykırı bu girişimin arkasında elbette patronlar vardı. Çünkü Disk 1967 deki kuruluşuyla beraber işbirlikçi, sarı sendikacılığa karşı sınıf ve kitle sendikacılığı çizgisi ile güçlenmekteydi. Disk güçlendikçe işçi sınıfı güçleniyordu. Disk güçlendikçe işçiler işyerlerinde ve ülkede söz ve karar sahibi oluyordu. Ve ülkedeki demokrasi güçleniyordu. O günkü siyasal iktidar İşçileri sarı sendikalara mahkûm etmek için hazırlandıkları yasal düzenlemeyi kolaylıkla hayata geçireceklerini düşündüler. Disk in çağrılarına, çabalarına kulaklarını tıkadılar, işçilerin tepkilerini dinlemediler. “biz yaparsak olur” dediler ama yanıldılar. 15-16 Haziran, işçi sınıfının ‘artık yeter’ dediği, burjuvaziye nasırlı ellerin yumruğunun indiği gündür. Bugün bizler aynı iradeyle, emeğimiz, ekmeğimiz, seçme hakkımız ve özgürlüğümüz için bu düzenin çarklarını durduracağız.” “YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!” Açıklamanın sonunda 15-16 Haziran direnişinin “biz durunca hayat durur, biz yürüyünce tarih yürür” anlayışıyla bugün de yaşatıldığı belirtilerek, şu sözlerle çağrı yapıldı: “Ve Kemal Türkler’in dediği gibi oldu. 15 haziran sabahından başlayarak sadece DİSK li işçiler değil, örgütlü – örgütsüz tüm işçiler kol kola omuz omuza direndi. Dönemin iktidarı işçileri dinlemek yerine susturmaya çalıştı. Köprüler kaldırılarak işçilerin yürüyüşü engellenmek istendi. Açılan ateş sonucu üç işçi; yaşamını yitirdi. 60 günlük sıkıyönetim ilan edildi. DİSK ve bağlı sendikaların yöneticilerinin çoğu sıkıyönetim mahkemelerince tutuklandı ve yargılandı. 5 binin üzerinde işçi önderi işten atıldı. Gücümüz birliğimizden gelir diyen işçilerin kararlığı sayesinde DİSK in kapısına kilit vurulamadı. Anayasa Mahkemesi o yasayı iptal etti. Ve o mücadele, bu ülkenin işçi sınıfı tarihine altın harflerle yazıldı Bugün geldiğimiz noktada tarih bir kez daha bizden yanıt bekliyor. Yüksek enflasyonla maaşlarımız erirken, asgari ücretli vergiyle boğulurken, gelirde ve vergide adalet sağlanmazken, grevler yasaklanırken, sendikal haklar barajlarla engellenirken, sendikacılar, öğrenciler, belediye başkanları hukuksuzca tutuklanırken, seçme hakkımız gasp edilirken bu düzen yine bizden susmamızı bekliyor. Ama biz susmayacağız! Çünkü biliyoruz ki 15-16 Haziran sadece geçmişte kalmış bir tarih değildir. 15-16 Haziran bir ruhtur! Direnişin, birliğin, dayanışmanın ve DİSK’liliğin adıdır. Bugün bu ruhla sesleniyoruz: Emeği ucuzlatmak için işçi sağlığını hiçe sayanlara karşı, Emekliyi açlığa mahkûm edenlere karşı, Seçme hakkına göz dikenlere karşı, Bu düzenin çarklarını birlikte durduracağız! 15-16 Haziranı, gücümüzü, birliğimizi hatırlıyoruz: Biz durunca hayat durur! Biz yürüyünce tarih yürür! Ve bir kez daha hep birlikte haykırıyoruz: Gelirde, vergide, ülkede adalet için yaşasın 15-16 Haziran! Sendikal haklarımız için, demokrasi için yaşasın 15-16 Haziran! Ekmek, adalet ve hürriyet için yaşasın 15-16 Haziran! Kurtuluş yok tek başına: Ya hep beraber, ya hiçbirimiz! Yaşasın DİSK, yaşasın işçilerin birliği, yaşasın 15-16 Haziran.”